3 Mayıs; Türkçüler Günü’dür. Ne “milliyetçiler günü”dür, ne “ülkücü günü”dür, ne de ideolojik bulanıklıkla sulandırılacak herhangi bir gündür. 3 Mayıs; Türk milletinin bağrından çıkan, milletine olan sevdasını canıyla ödemeye hazır..
3 Mayıs; Türkçüler Günü’dür. Ne “milliyetçiler günü”dür, ne “ülkücü günü”dür, ne de ideolojik bulanıklıkla sulandırılacak herhangi bir gündür.
3 Mayıs; Türk milletinin bağrından çıkan, milletine olan sevdasını canıyla ödemeye hazır yiğitlerin günüdür.
Bu gün; devlet eliyle zulme uğramış, işkenceden geçmiş, mahkeme salonlarında yalnız bırakılmış ama buna rağmen “Türk’üm ve Türkçüyüm” demekten geri durmamış adamların günüdür.
3 Mayıs, meseleyi bilmeyip sosyal medya gündemine ayak uydurma gayretiyle sağa sola “milliyetçiyiz” diye yazanların günü değildir.
3 Mayıs, sadece Atsız’a bir mektup yazdığı için gözaltına alınan, sadece adı geçti diye sorguya çekilen ama yıllar sonra “ırkçı değilim” diyerek pişmanlığını belirtip beraatini isteyen zavallıların günü değildir.
3 Mayıs, 364 gün boyunca Türk’e ait ne varsa yok sayıp, bir günlüğüne sözde anma yapan, o da tribünlere oynamak için yapan, şuur yoksunu kalabalıkların günü değildir.
3 Mayıs; “Türk’ü sevdim, seveceğim” diyen Nejdet SANÇAR’ların, “Türk ırkı sağ olsun” diyen Atsız’ların, zincire vurulurken bile inancından geri dönmeyen Türkçülerin günüdür.
Atsız’ın dediği gibi:
“3 Mayıs bir bayram değil, millî şuurun ayaklanmasıdır.”
Bu gün, “Türk ırkı” demeyi suç sayanlara, “ırk yoktur, ümmet vardır” diyen zihniyete karşı dimdik duranların günüdür.
Bu gün; milliyetçiliği ayaklar altına alanların, sonra o ayakların altına girerek “biz de milliyetçiyiz” diyen ikiyüzlülerin günü değildir.
3 Mayıs; mücadelenin adıdır. Sıradan bir anma günü değildir. Millî duruşun isyandır. Türklüğün şahlanışıdır.
Bugün, hâlâ “ırkçı mısın, kafatasçı mısın?” diyerek Türk’ün özüne saldıranların karşısına dikilme günüdür.
Bugün; Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözlerini bir süs cümlesi değil, bir dava yemini gibi görenlerin günüdür:
“Ben her şeyden önce bir Türk milliyetçisiyim. Böyle doğdum, böyle öleceğim.”
“Türklük, benim en derin güven kaynağım, en engin övünç dayanağımdır.”
“Beni olağanüstü bir kişi olarak yorumlamayınız. Doğuşumdaki tek olağanüstülük, Türk olarak dünyaya gelmemdir.”
“Hayattaki yegane üstünlüğüm, Türk doğmaktır.”
“Türk, Türk olduğu için asildir. Bütün soy gururumuzu, Türk olmanın içinde buluruz.”
“Benim hayatta yegane fahrim, servetim, Türklükten başka bir şey değildir.”
“Türk birliğinin, bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile, gözlerimi onun rüyalarıyla kapatacağım.”
3 Mayıs; o rüyayı görenlerin, o rüyaya inananların ve o rüya uğruna her şeyi göze alanların günüdür.
Bu kadar açık söze, dağa taşa kazınmış hakikate rağmen hâlâ Atatürk’e saçma yaftalar yapıştırmaya kalkanlara, onun bir Türk ve Türkçü olduğunu gözüne soka soka, haykıra haykıra hatırlatacağız!
3 Mayıs ruhu yaşayacak!
Türkçülük yaşayacak!
Türk ırkı sağ olsun!