Ezan Dersi; Murathan Coşkun Yazdı…

Milattan önce binli yıllarda Yemen’de zengin fakat küçük şehir devletleri kurulmuştur. Bunlardan bir tanesi de Kral Süleyman devrindeki Saba Devletidir. Bu şehir devletleri zengin de oldukları için nüfusları hızla artmıştır…

Ezan Dersi; Murathan Coşkun Yazdı…

Milattan önce binli yıllarda Yemen’de zengin fakat küçük şehir devletleri kurulmuştur. Bunlardan bir tanesi de Kral Süleyman devrindeki Saba Devletidir. Bu şehir devletleri zengin de oldukları için nüfusları hızla artmıştır. Milattan önce 7. Yy.’da bu nüfus artışı şehirlere sığmayınca Kızıl denizin diğer tarafında geçmişlerdir. Şimdiki Etiyopya’nın kuzeyleri civarlarında MÖ 1. Yüzyılda bu göç edenler Aksum Krallığı adında bir krallık kurmuşlardır. O dönemde Habeşistan adı verilen bölgede yaşamışlardır. Aksum Krallığı roma ile o dönem ki Hindistan’ı birbirine bağlayan bölge olduğu için de hızla zenginleşmiş hatta Maniheizm dininin kurucusu Maniye göre dünyada roma Hint ve Çin den sonra tek devlet Aksun Krallığıdır.

Aksum Krallığı Arap yarımadasında sürekli yayılarak topraklarını hızla genişletmiştir. MS. 330 yılında bu krallığın başındaki kralın ismi Ezana’dır. Kral Ezana devrinde İskenderiye patriği bir piskoposu Aksum Krallığına görevlendirilmiş ve Ezana’yı Hristiyanlığa davet etmiş ve kral ezana da kabul ederek ismini Ebrehe olarak değiştirmiştir. Şu an hala 27 metreyi bulan ve üzerinde yazılar bulunan anıtlar da diktirilmiştir. Fil Suresinde bahsi geçen konuyu da Ebrehe yaşamıştır ve Ezan isminin geçmişi Ebrehe’ye dayanmaktadır.

İnananları namaz vakitlerinde namaza davet edilmek için bilindiği üzere çeşitli fikirler ortaya atılmış istişare yapılmıştır. Bilal-i Habeş’in bu fikri kabul edilmiştir ve ilk ezanı da bizzat kendisi okunmuştur. Bilal-i Habeş’in bu fikir aklına nerden gelmiş diye soracak olursanız ismi Bilal-i Habeş yani Habeşli Bilal’dir. Habeş zenci demektir. Habeşistan ise zenciler memleketi anlamına gelen bir laftır. Bilal-i Habeşî de bir zenci Müslüman olarak onun davet etme biçimi yetiştiği kültürden de ötürü ezan okumaktır.  Çünkü Habeşistan’da kurulmuş Aksum kralı Ezana’nın isminden ve onun da uygulamasından gelen bir bilgidir ve Bilal i Habeş’te bu bilgiyi alıp İslam’a uygulamıştır.

Yani aslında Hristiyanlara benzememek için çan çalma teklifleri reddedilirken başka bir Hristiyan adeti uygulanmıştır. Yani ezan Allah’ın emrettiği bir şey değil. Habeşli Bilal’in Habeş kültüründen İslam’a uyguladığı bir şeydir.

İslam peygamberi bu uygulamaya onay verdiği için de Müslümanlar arasında yayılmış ve uygulanmıştır.

Türkçe ezan meselesine gelirsek ilk başta Sultan Abdulaziz döneminde Ali Suavi tarafından ortaya atılmıştır.

Macar halk edebiyatçısı ve Türkolog olan Ignác Kúnos’un hatıralarına bakıldığında 1885 yılında İstanbul ziyaretinde Türkçe ezan okunduğunu belirtmiştir. Fakat bu meselenin fikri temeli Ali Suavi ve Ignác Kúnos’tan ziyade Ziya Gökalp’in Vatan şiiridir.

“Bir ülke ki, camiinde Türkçe ezan okunur.
Köylü anlar manasını namazdaki duanın
Bir ülke ki, mektebinde Türkçe Kuran okunur
Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Hüda’nın
Ey Türk oğlu, işte senin orasıdır vatanın.”

Türkiye’de Türkçe ezanın kanunlaşması Başbuğ Atatürk’ün 9 hafızla birlikte yaptığı toplantı sonrasına denk gelmektedir. Diyanet işleri başkanlığı 18 Temmuz 1932’de ezanın 6 Mart 1933’te de selanın Türkçe okunması için bir genelge yayınlamıştır.

Bu uygulamaya itiraz gelmesi ve bu genelgenin görmezden gelinmesi gibi durumlar ortaya çıktığı için 1941 yılında Arapça ezan okuyanlara ceza verilmesi kanun haline getirildi.

Bundan 9 yıl sonra Demokrat parti iktidarında CHP grubunun da desteği ile ezanın dilinin serbest bırakılan bir kanun yapıldı. Bu kanun ezanın Arapça değil dilinin serbest bırakılması olduğunun tekrar altını çizmekte fayda olduğunu düşünmekteyim.

Fakat Türkçe ezan bu olayla sona ermedi. 1954 yılında henüz bağımsızlığını kazanmamış Kıbrıs Türkleri müftülerinin oluruyla Türkçe ezan uygulamasına geçtiler.

Demokrat Parti iktidarının sonu 27 Mayıs darbesiyle gelmiştir ve biliyorsunuz ki darbenin duyurusunu yapan Albay Alparslan Türkeş’tir. 27 Mayıs darbesinin sonrasında kendisi ile yapılan röportajlarda ezanın Arapçaya çevrilmesini vatan hainliği ile vurgulamış olup Türk Camisinde Türkçe kuran okunur Arapça değil” diyerek fikrini açıkça vurgulamıştır.

Bu girizgahı yaptıktan sonra asıl konumuza gelmek gerekirse son günlerde dikkat çekmek için her türlü şeyi yapan Diyanet işlerine bağlı Halil Konakçı isimli imam Hatay’ın bir Arap kenti olduğundan ve oraların Fransız işgalinde iken ezanın yasaklanmamasına rağmen Türkiye devletine katıldıktan sonra ezanın yasaklandığından dev vurmuştur. Neresinden tutulsa yalan neresinden tutulsa palavradır. Kendisi bir de topu Popcorn Kadir’e atmıştır. Sözde bilgilerinin sağlaması oradan yapılabilirmiş.

Kadir Mısıroğlu memleketimizde Bulgar Mezalimi, Yunan Mezalimi ve Ermeni Mezalimi isimli kitaplarıyla meşhur olmuştur. Az önce Türkçe ezanla ilgili düşüncelerini aktardığımız Alparslan Türkeş bu kitapları kurduğu ülkü ocaklarında yaymak üzere meşhur etmiştir.

Kadir Mısıroğlu’nun uydurduğu safsatalara karşı çıkanlara ülkücülükten çıkma gibi ithamlarda bulunan Halil Konakçı sözde ülkücülüğe de muhabbeti varmış gibi yaklaşımlarla bir de ülkücülükten çıkarma gibi yetkileri olduğunu sanmaktadır. Bu ülkücülüğün mucidi(!) Alparslan Türkeş’in sözlerinden belki habersizdir.

Meselenin aslı Hatay’ı veya başka bir yeri işkal eden Fransızlar orada yaşayan Müslümanların camilerini de kirletmiş, ırzlarına da göz dikmiştir. Sayısız savaş suçu işlemiş aşağılık bir ülkedir. Halbuki Halil Konakçı o dönemde işkal yapan Fransızlara devlet kurmuş Türklerden daha çok muhabbet beslediğini bu şekilde ifade etmiş fakat yazık ki devletimizi kuran Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk toplumuzu işgalden eziyetten zulümden kurtaran Atatürk Halil Konakçı gibilerin anasının namusunu da onun da ecdadını da kurtarmıştır.

Bu konuda açık görüşlerimi daha önce ifade etmeme rağmen tekrar ifade etmekte fayda olduğunu görmekteyim.

Mevcut dünyamızda insanlar işine okuluna giderken kimsenin onlara minareden seslenme ihtiyacı hissetmiyor. Ceplerinde bulunan cep telefonlarından bir alarm kurarak işine okuluna tarlasına bahçesine gitmektedir. Hiç kimsenin bir vakitti anlayabilmek, bir vakte yetişmek için minarelerden seslenilmesine ihtiyacı yoktur.

Bu yapılan şey tamamen bir güç gösterisinden ibarettir. Hadi namaza gelin demek istenmemektedir. Kimsenin namaza gelmesi veya çağrılması umurlarında değildir. Tamamıyla Arapça seslenilmesi Arap hakimiyetinin, Arap üstünlük iddiasının halka dikte edilmesinden ibaret olduğu gibi İslami açıdan bakıldığı zaman da tamamen kul hakkından ibarettir.

Bir yerde bir hasta var mı bir bebek uyuyor mu? Bir yerde bir kimse rahatsız oluyor mu? Diye düşünmeden toplum üzerinden bir psikolojik baskı oluşturmak istenilen bir uygulamadır.

Müslümanları namaza çağırmak gibi basit masum samimi bir gerekçesi olamaz bu tamamen bir kültürel dayatmadır. Namaz vaktini takip eden insanlar bunu bin bir türlü yoldan kimseyi rahatsız etmeden yapabilmektedir.

Halil konakçının Türkçe ezan veya Türkçe selamlaşma gibi konular üzerinden yaptığı şey minarelerden yapılan şeyin aynısındır. Kendisinden olanlarla olmayanları ayırt etmek kimin karşı çıktığının istatistiğini tutarak ellerine bir imkân geçtiğinde Ali İmran suresinde kendilerine emredileni uygulamaktadır.

Bunların yaptıkları şeyler, ağızlarından çıkan sözler, saygıyla andığı kişiler veya anmadığı kişiler tamamen insanların sinirleriyle oynamak, toplumu birbirine düşürmek amaçlıdır. Ezan Hristiyan Aksum Krallığının Ezana isimli kralından gelen bir gelenektir.

 

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.